Osteoporoz, kemik kütlesinde azalma ve kemik dokusunun mikromimarisinde bozulmayla karakterize edilen, kemik kırılganlığını artırarak kırık riskini yükselten ilerleyici bir iskelet hastalığıdır. Özellikle menopoz sonrası kadınlar ve yaşlı bireylerde sık görülür ve çoğunlukla sessiz seyrederek kırık oluşuncaya dek belirti vermez. Kalça, omurga ve distal radius kırıkları, hastalığın en sık karşılaşılan ve en ciddi klinik sonuçlarıdır. Özellikle omurga kırıkları, kifoz gibi deformitelere yol açarak yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir. Tanı, dual-energy X-ray absorptiometry (DXA) yöntemiyle ölçülen kemik mineral yoğunluğuna dayanır. Hastalığın gelişiminde hormonal değişiklikler, genetik yatkınlık, yaşlanma ve yaşam tarzı gibi çok sayıda etken rol oynar. Osteoporozun yönetimi; yaşam tarzı değişiklikleri, kalsiyum ve D vitamini desteği, farmakolojik tedaviler ve kemik remodelingini hedefleyen yenilikçi yaklaşımları içermektedir. Omurga kırıklarının yarattığı klinik ve psikolojik etkiler, erken tanı ve kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımlarının önemini ortaya koymaktadır. Osteoporozun biyolojik mekanizmalarına dair devam eden araştırmalar ve tedavi stratejilerindeki gelişmeler, hastalığın küresel yükünü azaltmada kritik rol oynamaktadır.